reklam
reklam

RAMAZAN ORUCU VE KADİR GECESİ « nevsehir haber

20 Haziran 2025 - 01:20

RAMAZAN ORUCU VE KADİR GECESİ

Son Güncelleme :

31 Mart 2022 - 9:06

reklam
RAMAZAN ORUCU VE KADİR GECESİ
reklam

Ramazan kameri ayların dokuzuncusu, üç ayların sonuncusudur. Bu aya şehri siyam, oruç ayı da denir. Savm oruç, siyam çoğuludur. Ayın başından sonuna kadar oruç tutulduğu için şehri siyam denmiştir. Bu ay, gecesi ve gündüzü ile Allah için ibadete ve tahsis edildiği için feyiz ve bereketi ziyade, rahmeti sonsuz bir aydır. Kulun Allah’a daha çok yöneldiği tövbe istiğfar ile af ve bağış dilediği, tuttuğu oruç ile nefis engelini aşıp rızayı bariye ulaştığı bir aydır. Ebedi kurtuluş rehberimiz Kur’an’ın indirilmeye başlandığı nurlu bir aydır. Günahların daha çok affedildiği, şeytanların zincire vurulduğu , Cehennem kapılarının kapatılıp Cennet kapılarının açıldığı aydır. Onun için Peygamberimiz (SAV) “Eğer kullar Ramazan ayındaki faziletleri bilmiş olsalardı senenin tamamını Ramazan olmasını isterlerdi.” Buyurdu. İçinde bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’nin bulunduğu aydır. Ruhi, bedeni ve toplumsal hastalıklara şifa bulduğu aydır. Onun için Efendimiz (SAV) “Bu ayda rahmet ve faziletine inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan umarak ihlasla oruç tutanın geçmiş günahları bağışlanır.” Demiştir. Yine bu ayın evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu da cehennemden azad günleri olarak bildirilmiştir. Bu ayda “la ilahe illallah kelime-i tevhidini çokça okumak, tövbe ve istiğfarı olabildiğince artırmak lazımdır. Müteakiben Allah Teâlâ’dan cenneti istemek ve cehennem azabından Allah’a sığınmak gerekir. Yine bu ayda kim bir oruçlunun karnını doyurursa benim havzımdan ona içiririm de o kimse ebediyen susamaz müjdesine nail olmaya çalışmalıdır.

Allah Bakara Suresi 173. Ayette “ Ey iman edenler, sizden öncekilere oruç farz kılındığı gibi sizlere de farz kılındı ki takvaya ulaşasınız.” Buyurdu. Oruç, Hicretin ikinci yılında (624 te) farz kılındı. Allah rızası için mideyi yemek içmekten, cinsel organları şehevi, nefsani, hayvani isteklerden alıkoymak, uzak tutmak demektir. Uzak durma zamanı şafak (imsak) ile başlayıp akşam ezanına kadar  (iftar vakti)dır. Orucun dini, ruhi, bedeni, sosyal ve ekonomik yönden pek çok faydaları vardır. Zaten Allah faydasız, abes bir işi asla emretmez. Oruç Allah’ın emrine itaat olduğu için bizatihi ibadettir.  İbadetin karşılığı mükafattır, sevaptır. İçinde riya olmayan yegane ibadet, oruç ibadetidir. Onun için Allah “Oruç benim içindir, mükafatını Ben takdir ederim.” Buyuruyor. Diğer ibadetlerde riya, gösteriş olabilir ama oruçta olmaz. Cennette Reyyan kapısı oruçlulara tahsis edilmiştir.  Oruç bir yıllık küçük günahlara kefarettir ve riyasız olduğu için de takva sebebidir. “Takvaya ulaşasınız diye oruç size farz kılındı” denemesi de bundandır.

Bir yıl yiyip içen insanın vücudu yorulur bu bir aylık oruç ile vücut dinlenir, toksinler temizlenir ve sıhhate kavuşur.  Efendimiz (SAV) “Sümû tesihhu – oruç tutun sıhhat bulun” demiştir. Oruç nefsin isteklerini kırdığı, şehevi arzuları söndürdüğü için evlenemeyen gençlere Peygamberimiz (SAV) oruç tutmalarını tavsiye etmiştir ve “Oruç nefsin arzularına karşı bir kalkandır buyurmuştur.” Oruç fakir ve yoksullara karşı daha şefkatli ve daha merhametli olmayı öğretir. Açlığın acısını kendi nefsinde tadan başkasının halinden daha iyi anlar. Bu da sosyal yardımlaşma ve dayanışma şuurunu geliştirir. Efendimiz (SAV)” Komşusu açken tok uyuyan bizden değildir” derken aynı zamanda sosyal yardımlaşmanın önemini de vurgulamış oluyor. Hz Yusuf (AS) Mısır’ın hazine Bakanı olduğu halde karnı doya doya yemez çoğunlukla aç bulunurdu, sordular: “ Ey Allah’ın Rasulü; her türlü imkan, her türlü yiyecek emrinin altındayken neden aç duruyorsun? Dediler. “Tok olursam yardım için gelen araçların halinden anlayamam ve gereği gibi yardımcı olamam” dedi. Günümüzde karnı tokların aç gezen gariplerin halinden anlayamamaları ve sosyal yardımlaşmaya katılamamalarının sebebi budur.

Bu ayda çarşı pazara canlılık gelir, ekonomik faaliyetler artar. Tam bir ibadet halinde bulunduğu için lüzumsuz eğlence ve israftan kaçınılır. İktisadi durum düzelir. Sahur ve iftar sofralarında aile fertleri, hısım akraba, konu komşu, fakir fukara bir araya geldikçe, beraber yenilip içildikçe gönüller barışır küslük, dargınlık yok edilir. Sevgi, saygı duyguları gelişir, rahmet ve bereket artar, ortamda bir cennet sevince doğar. Kimse kimseye buğz etmez, kin beslemez. Üstelik herkes birbirine müteşekkir olur, minnet duyar, dualar eder. Sevgi sel haline gelir. Bütün bir toplumu kaplar. Onun için Efendimiz(SAV) “Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız, iman etmedikçe de cennete giremezsiniz” buyurmuştur.

Oruçlunun iki sevinci vardır: “Biri iftar sofrasında diğeri bayram sabahındadır. Ahiretteki sevinci ise tarif edilemeyecek derecede büyüktür. Reyyan kapısından cennete girerler ve Cemalullahı doya doya seyrederler. Ramazan, Allah tarafından bize gönderilen adeta bir tanrı misafiridir. Tanrı misafirine hürmet, onu gönderene Yani Allah’a hürmet anlamına gelir. Düşünelim bugüne kadar Ramazana geriye gibi saygı gösterebildik mi? Orucumuz gerçek oruç oldu mu? Dedi dedikodu, yalan yemin, iftira sözleri ile orucu bozup da hala kendimizi oruçlu mu sandık? Peygamberimiz (SAV) “Nice oruç tutanlar var ki oruçlarından kendilerine sadece açlıkları kalmıştır, nice gece namaz kılanlar vardı ki o namazlarından kendilerine sadece uykusuzlukları kalmıştır” buyuruyor. Allah’ımız da Gaşiye Suresi 34. ayetlerde “Onlar çalıştılar ama boşa gitti, onlar ateşe yaslanacaklardır.” Buyuruyor. Öyleyse ibadetlerimizi şuurlu yapalım, mirasyedi hovardalar gibi emeklerimizi boşa çıkarmayalım.

Ömür, sağlık sıhhat, belirli bir zaman süresince bizlere emanet verilmiştir. Bir gün sahibi mutlak olan Allah onu geri alacaktır. Öyleyse bu nimetler elimizden alınmadan kıymetini bilelim, namazımız son namaz ve orucumuz son oruç olabilir. Nitekim geçen sene beraber oruç tutup, aynı safta namaza durduğumuz kardeşlerimiz bu sene aramızda yoklar. Efendimiz (SAV) “Yarın yaparım diyen aldanmıştır.” Diyor. Çünkü bizim için yarın olmayabilir. Bu günü değerlendirmek zorundayız. Yine Efendimiz (SAV) “Cebrail (AS)bana göründü, Ramazana erişip de günahları affedilmeyen kimse rahmetten uzak olsun, burnu yerde sürtülsün dedi. ben de amin dedim.” Buyurdu.  Ne acıdır ki namaz kılan müminleri hor görerek “ibadet de gizli kabahat da gizli” diye yafta uyduranlar bugün aleni oruç yiyenlere “kabahat de gizli kardeşim” demiyorlar. Halbuki her zaman farz ibadetler alenidir ama kabahatlerin açığı da gizlisi de yasaktır. Birlikte yaşadığımız Rum, Ermeni, Yahudi komşularımız Müslümanların orucuna saygı gösterirken bugün bizden görünenlerin saygısız davranışları çok üzücüdür. Bunun yanında Ramazanı tövbe, istiğfar ve ibadet heyecanı ile geçiren müminlere ne mutlu. Onlar Bayramı hak edenlerdir. Abdülkadir Geylani hazretleri: “Müminin bayramı Rahman olan Allah’ın rızasını kazanmasıdır “derken Behlüldane Hazretleri de “Gerçek bayram Yeni elbiseler giyenlere değil Allah’ın azabından kurtulanlaradır.” Diyor. Hz. Ali (RA) de kendisine “Bugün bayram sen kuru ekmek mi yiyorsun? diyen birine bayram orucu makbul olmuş, günahları bağışlamış olanlarındır. Bugün de yarın da Allah’a asi olmadığımız her gün bize bayramdır.” diye cevap verdi.

Peygamberimiz (SAV) “Oruçlunun uykusu ibadet, susması teşbih, duası makbul, amelinin sevabı kat kattır.” Buyurdu. Uykusu neden ibadet derseniz orucun zorluklarından şikayetlenmez, başkaları aleyhinde iş yapmaz ve söz söylemez. Günahlardan uzak durmuş olur. İnsan nefsinin isteklerine karşı zaaf içindedir. Uyku halinde bu zaafından da kurtulmuş olur. Günah işlemediği her anı ibadet sayılır.  Allah’ımız Bakara Suresi 186. ayette şöyle diyor: “ Habibim, kullarım sana benden soruyorlar haber ver ki ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasına cevap veririm, davetine icabet ederim.  O halde onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler. Taki doğru yola ulaşmış olurlar.”  Allah’ın emirlerini tutmayan, yasaklarından sakınmayan kimseler, doğru yolu bulamamış, ateşin azabından kurtulamamış olurlar. Kıyamet gelip kabirdekiler diriltilip çıkarıldığında  Allah cennet bekçisi Rıdvan adlı meleğe emredecek o da müminlere “Geçmişteki günlerde işlediğiniz güzel amellerinin mükafatı olarak iştahınızı çeken yiyeceklerden afiyetle yiyin için” diye nida edecek.

Ramazan içinde bin aydan daha hayırlı olan bir Kadir Gecesi olması, bir de insanlığın kurtuluş reçetesi olan Kuranı Azimüşşanın indirilmiş olması nedeniyle Ümmeti Muhammed için diğer aylara nazaran daha kıymetlidir. Gündüzleri oruç ve mukabele, gecesini teravih ve sahurla değerlendiren müminlere kat kat sevap verildiği ve affı ilahiye kavuşma ümidi daha ziyade olduğu için diğer aylardan daha coşkuyla yaşanır. Hele hele bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin coşkusu bir başka olur.  Sokaklarda hareketlenir, sahura kadar camiler evler Kur’an, mevlit,  ilahi ve kaside sesleri ile dolar taşar. Çocuklar, gençler evde yaşlı büyükleriyle Kadir beklerler. Yer yer fener alayları düzenlenir.  Maniler okunur. Herkes gücü nispetinde coşkuya katılırlar, gökten inen melekler yeryüzünde melekleşen mü’minlerin dualarına, heyecanlarına coşkularına katılırlar. Tan yeri ağarıncaya kadar her yer selametli ve nurlu olur.

Allah’ımız Kadir Gecesi’nin önemini Kadir suresi ile açıklıyor: “Biz azimüşşan onu (Kur’an’ı ) Kadir Gecesi’nde indirdik (indirmeye başladık). Kadir Gecesi’nin (Kadri Kıymetinin) ne olduğunu sen nereden bileceksin? Kadir Gecesi (içinde Kadir Gecesi bulunmayan) bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede Rablerinin izniyle her türlü iş için iner de iner. O gece tan yerinin ağarmasına kadar esenliktir (selamettir).”

Kur’an’ın kadri kıymeti o geceye böyle şeref bahşeder çünkü Kur’an kıyamete kadar tüm insanlık için esenlik rehberidir. Allah o Kur’an için “İnne hâzel kur’âne yehdî lilletî hiye akvemu”  “O Kur’an ki (kendisine tâbi olan) toplulukları hidayete, doğru yola kavuşturur.”  Buyurdu. Berat gecesinde levh-i mahfuzdan yer semasına toptan indirilen Kur’an Kadir gecesi Hira mağarasında “Ikra’ Bismi Rabbik” hitabıyla peyder pey inmeye başladı 23 senede tamamlandı.  Hz. Ayşe annemiz: “ Ya Rasulallah bin aydan daha hayırlı olan o Kadir gecesine ulaşırsak Allah’a nasıl dua edelim” diye sordu da Efendimiz (SAV) “ Allah’ım sen affedicisin affı seversin beni de affet eyle” diye dua edin buyurdu.  Meşhur bir haberde denildi ki “Efendimiz (SAV) ümmetinin ömrünün kısalığı gösterildi. Efendimiz bunu diğer ümmetlerin uzun ömürleri yanında az buldu da onu memnun etmek için bin aydan hayırlı olan Kadir Gecesi verildi.  Abdullah İbn Abbas (RA)’tan gelen bir rivayette “Allah (cc) Muhammed ümmeti için katında öyle ikramlar vardır ki onları hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş hiç bir beşerin kalbine doğmamıştır.” Denilmektedir. O geceyi ramazanın son on gününde tek günlerde arayınız buyruldu. Yani 21. 23. 25. 27. ve 29. gecelerde gizlenmiştir. Ağırlıklı kanaat 27. gecesi olduğu hakkındadır. O gecenin gizlenmesi Ramazanın son on günü cehennemden azad günler olduğu için gafletle geçirmek daha çok Allah’a yakarmak, daha çok ibadete yönelme olsun diyedir. Çünkü Allah, kapısına daha çok gelen,  yalvaran ve tövbeyle göz yaşı dökenleri sever ve bağışlar.

Allah şu beş şeyi beş şeyde gizlemiştir:

  • Allah’ın rızası taatlerde gizlenmiştir, amelin büyüğü küçüğü değil Allah rızası için ihlasla yapılanı makbuldür.
  • Gazabı ilahi masiyyetlerde, günah amellerde gezilir. Günahın büyüğü küçüğü değil kime karşı ve hangi ücretle işlendi önemlidir.
  • Orta namaz (salatül vüsta) diğer namazlar arasında gizlenmiştir. Güne hangi namazdan başlattığınıza bağlıdır. Genellikle ikindi namazı diye bilinir.
  • Veli kullar halk içinde gizlenmiştir. Nice deli zannedilenler Veli olabilir.
  • Kadir Gecesi Ramazan’ın hangi gecesinde olduğu gizlenmiştir.

Kadir Gecesinde bol bol Kur’an, meali şerif, tefsir ve hadis okumalı, namaz tesbihat ve dualarla Allah’a niyazda bulunulmalı, bol bol tasaddukta bulunmalıdır. Efendimiz (SAV) “Kim Kadir Gecesinde sevabına inanarak ihlas ile geceyi ihya ederse geçmiş günahları bağışlanır.” Buyurmuştur. Bol bol kaza namazı kılınmalıdır, kabirler ziyaret edilip geçmişlerimizin affı için Allah’a yalvarmalıyız.

Ramazan ayı infak ayıdır. Aynı zamanda; Peygamberimiz (SAV) çok cömert idi ama Ramazan ayı girdiğinde cömertliği daha da artardı, kendisi şöyle buyurdu “İnfak et Ey insanoğlu ki sana da infak edilsin.”  Allah da “Size rızık olarak verdiğimizden siz de infak edin” buyurur. (Münafıkun 10.) “ Ey Rasulüm altın ve gümüşü biriktirerek saklayıp onlar Allah yolunda harcamayan kimseleri acıklı bir azap ile müjdele” (Tevbe 34.) Allah ve Rasûlü’nün yolunda yürüyerek Ramazan’ı tam anlamıyla değerlendiren mü’minlere ne mutlu. İşte onlar bayramı hak etmiş kimselerdir. Abdulkadiri Geylani “Bir kimse nefsini günah işlemekten Ramazan sebebiyle alıkoymuşsa Ramazan dışında da nefsini günah ve kötülüklerden alıkoysun.  Çünkü Ramazan ayının Allah’ı da diğer ayların Allah’ı da aynı Allah’tır, sizin her anınızdan haberdardır.” diye ikaz ediyor.  Allah (CC) Nahl Suresi 92. Ayette”İpini kuvvetlice büktükten sonra onu çözen ( dağıtan) kadın gibi olmayın” diyor. Yani Ramazan gitti Müslümanlık bitti zannetmeyin. Ramazan’da ibadet yoğun bir hayat yaşayıp Bayramdan sonra 11 ay eski tas eski hamam günah dolu bir Hayata dönmemelidir. Tüm ibadetler ahlakı güzelleştirmek , insanlık kalitesini yükseltmek içindir. “Muhakkak ki namaz insanı her türlü kötülüklerden alıkoyar” oruç da “Umulur ki takva sahibi olursunuz” diye emredilmiştir.

Allah, bayramları mü’minler için sevinç ve mutluluk günleri, aile fertleri, hısım akraba, konu komşu birbiriyle barışma ve kaynaşma günleri olarak ikram etmiştir. Mutlulukların paylaşılarak çoğaltıldığı, mutsuzlukların da yine paylaşarak azaltıldığı günlerdir. Uzak yakın demeden ziyaretlerin yapıldığı, hasretlerin giderildiği günlerdir. Ne yazık ki günümüzde bayramların bu güzelliği kayboluyor. Bayramlar, kapıları herkese kapatıp tatil merkezlerine gitme,  bayrama kavuşmanın şükrünü eda etmek yerine nefsi arzuların çılgınca tatmin edildiği günah günleri haline gelmektedir. Sahillerde edep ve hayadan yoksun günah yoğun bir hayat benimsenmektedir. Bu durum ibadetlerimizdeki şuursuzluğun sonucudur. Demek ki ibadetler haram ve günahlardan alıkoyamamış. Bu insanlara “Siz de iman zaafiyeti var deseniz” hemen itiraz ederler ve Müslümanlığı kimseye bırakmazlar. Bunlar Hans gibi yaşayıp Hz. Hasan gibi cennet umunlardır. Kadınlar da Elizabeth gibi yaşayıp Elif ana gibi cennet umuyorlar. Böyle bir şey yoktur, bu eşyanın hakikatine aykırıdır. Bir Müslüman olarak soralım Peygamberimizin böyle bir tatil günü var mıydı? Yoksa ki yoktur.  Öyleyse biz kimselerin izinde yürüyoruz. Allah ıslah etsin ve şuur versin.

DERVİŞ SAK

reklam

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

reklam
reklam