

İnsan birbirine zıt sıfatlarla yoğrulmuş ve yaratılmıştır. Bu imtihan dünyasında her nimetten sorulacağı gibi sahip olduğu iyilik veya kötülük sıfatlarından hangisini tercih edecek ve hayatına, hangisine göre yönlendirecek? Allah’ın razı olduğu güzel sıfatları mı yoksa sevmediği kötü sıfatları mı tercih edecek? Bu tercihine göre mükâfat veya mücazat görecek.
Allah’ın sevmediği sıfatlardan birisi, cimrilik idi. Aksine sevdiği ve razı olduğu sıfat kulunun cömertliğidir. Allah Teâlâ çok cömerttir. Kulunu sayısız nimetlerle donatır ve kulundan cömert olmasını ister. Kasas suresin 77. Ayette “ Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu kazanmaya çalış, dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarma çünkü Allah bozguncuları sevmez.” denilmektedir.
Allah kullarını daima iyiliğe, cömertliğe davet eder. Yapılan iyiliklerin asla boşa gitmeyeceğini bilakis kat kat artırılarak ödüllendirileceğini bildirilir. Enam Suresi 160. Ayette “Kim bir iyilik yaparsa ona on katı vardır. Kim de bir kötülük yaparsa o da sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır. Ve onlara zulmedilmez. ” İyiliğe kat kat vermesi Allah’ın rahmetinin cihanı kuşatmasındandır. Kötülüğe misliyle mukabele etmesi de adaletinin gereğidir. Onun zalim sıfatı yoktur. Bakara Suresi 261. Ayette iyilik yapanların mükâfatının sadece on misli değil Yedi yüz misli, hatta hoşnut olduğu dilediği kullarına kat kat artırarak vereceğini söyler. “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” (Bakara 261)
Allah kullarını cezalandırmak istemiyor, onları hata ve günahlarından dönmeye davet ediyor. Allah’tan af ve bağış talep etmelerini istiyor. Ali İmran 133.134. ayetlerde “Rabb’ınızın bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever.”
Bollukta pek çok mü’min malından fedakârlık yapar ama darlıkta kendisi muhtaç iken ya da kıt kanaat geçinirken başkalarına yardım yapabilmek erdemli mü’minlerin işidir. Bu fedakarlığa isar denir, başkasını kendi nefsine tercih etmek. Sahabeyi Güzin efendilerimizde bu isar sıfatını görüyoruz. Mesela: Ebuzerri Gıfari hazretleri, onlardan birisidir. Şam valisi Hz. Muaviye Ebuzer’in cömertliğe abartılıyor, birde ben deneyeyim diye adamıyla 40 altın gönderiyor. Adamına şöyle tembihliyor: “Ebu Zer’e git, benim selamımı söyle, sana biraz hediye gönderdi, de. Sabah namazında da yanına var, özür dilerim akşamki hediye sana değil, falanca fakireymiş, Muaviye, o hediyeyi geri istiyor de. Ne cevap verirse bana bildir, diyor ve Muaviye’nin adamı, 40 altına bir akşam namazında, Ebuzer’e Muaviye’nin selamıyla birlikte takdim ediyor ve gidiyor. Ebuzer o gece sabaha kadar Medine fakirlerini dolaşıp Muaviye’nin hediyesini dağıtıyor, tam sabah namazı okunurken işini bitirip camiye gidiyor. Muaviye’nin adamı yanına yaklaşıyor ve özür dilerim o hediye sana değil, bir başkasına verilecekmiş, ben yanlışlık yaptım, Muaviye hediyeyi geri istiyor, diyor.” Ebuzer, ben o hediyeyi Medine fakirlerine dağıttım, yanımda da hiç kalmadı. Dağıttığım insanlardan da geri isteyemem. Muaviye’ye benden selam söyle, borcum olsun. O kırk altını kazanır kazanır öderim, diyor. Hz. Muaviye bunu öğrenince gerçekten darlıkta da dağıtan, başkalarını nefsine tercih edenler de varmış ve Ebuzer onlardan birisiymiş, diyor.
Ebuzer, sabaha kadar dağıttığı hediyeleri geri istemek, toplamak yerine borçlanmayı tercih etmiştir. Çünkü Peygamber terbiyesiyle yetişmiş bir sahabe, peygamberimizin şu hadisini de biliyordur: “Verdiği hediyeyi geri isteyen kustuğunu yalayan köpek gibidir.” Allah korusun bu sıfat kişinin merhametten ve utanma duygusundan yoksun olduğunu gösterir. Cömert insan merhametli insandır. Acıyan, kalbi sızlayan insandır. Fakir fukara, aç, açık ve muhtaçları görünce içi sızlayıp elindeki imkânları, onunla paylaşan diğergam insandır. Hz. Ali “Bir Müslüman’ın sıkıntısını gidermeyi, dünya dolusu altın ve gümüşe sahip olmaya tercih ederim.”diyor. Şeyh Sadi Şirazi “Cömert kimse, meyve veren bir ağaç gibidir, cimri de dağdaki odun gibidir” buyuruyor.
Yüce Rabb’ımız Ali İmran 92. Ayette “Sevdiğiniz şeylerden infak etmedikçe birr’e erişemezsiniz (kamilmü’min olamazsınız) buyuruyor. Demek ki ahlaken kemale ermenin şartlarından biri de cömert olmakmış. Bu ayet nazil olunca, Hazreti Talha bin Ubeydullah “ Ya Rasullah, Medine’nin en iyi hurma bahçesi benimdir. Onu Allah için vakfediyorum.” dedi. Rasulullah (SAV) çok mutlu oldu ve Talha’yı tebrik etti. Hz. Talha doğruca hurma bahçesine koştu ve eşini çağırdı. “Ya Fatma, bu bahçeyi Allah için vakfettim. Bahçeyi terk et.” dedi. Eşi “Ya Talha bu bahçeyi yalnız kendin için mi vakfettin yoksa beni de kattın mı” diye sordu. “Vallahi seni de kattım” deyince eşi de çok mutlu oldu ve hemen bahçeyi Rasulullah’a (SAV) terk ettiler.
Allah’ımız cömertlik yapacağımız malların kaliteli olmasını da istiyor. Bakara 267. ayette “Ey iman edenler, kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan hayra harcayın. Size verilse gözünüzü yummadan alamayacağınız kötü malı hayır diye vermeye kalkışmayın.” buyuruyor. Cömert insan empati yapmalı, kendi nefsi için istemediğini başkaları içinde istememelidir.
Tirmizi’nin zühd bahsinde geçen 17. hadisinde Peygamberimiz (SAV) “Hakkında yemin edebileceğim üç haslet vardır. İyi belleyiniz:
- Sadaka vermekle, kulun malı eksilmez.
- Uğradığı haksızlığa sabredenin, Allah şerefini artırır.
- Dilenme kapısını açan kimseye Allah fakirlik kapısını açar” Bir başka hadisinde Efendimiz (SAV) “Eğer kalbinin yumuşamasını istiyorsan fakiri yedir, yetimin başını okşa.”diyor (Ahmet ibni Hanbel Müsnet-II. 263.)
Münafıkın Suresi 10. ayette yüce Rabb’ımız, herhangi birinize ölüm gelip de Rabbim beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de sadaka verip salihlerden olsam, demesinden önce size verdiğimiz rızıktan infak edin.” buyuruyor. Ölüm anı yaklaştığında ‘inden nez’i halinde gözden perdeler kalkar, kişi gideceği yeri görür. Bu dünya hayatında kapısına gelen muhtaçları “git Allah versin” diye kovan cimriler, pişmanlık duyarak, içinden yalvaracak, “Aman ecelimi geciktir de fakir fukaraya infakta bulunup, salih kullardan olayım” diyecekler ama iş işten geçmiştir. Onun ne tövbesi ne de isteği kabul görmeyecektir. Hadiste “Sadaka vermekte acele edin çünkü bela sadakanın önüne geçemez” buyuruluyor. Az sadaka çok bela defeder sözü de buradan geliyor.
Veren el alan elden üstündür. Ahiretini düşünen bir mü’mine yakışan da veren el olabilmektir. Duha Suresi 9- 10. ayetlerde, Rabb’ımız, “Yetimi sakın ezme, el açıp isteyeni de sakın azarlama.” Buyuruyor. Bizden gücümüzün üstünde bir şey istemiyorlar. Bir fakirin cüzi miktardaki isteğini de geri çevirecek olursak Allah da bizim isteklerimize cevap vermeyip geri çevirirse halimiz nice olur? İyi düşünmek gerekir. Hazreti Mevlana “Yoksul bir kişi nasıl, cömertlik ve iyiliğe muhtaç ise cömert kişi de iyilik yapabileceği yoksul kişiye muhtaçtır.”diyor.
Cömertlikte ölçü, fakire verilenin miktarı değil ihlas, samimiyet ve merhametle verilmesidir. Başa kakarak gönül kırarak verilecek sadaka ne kadar çok olursa olsun, verene de alana da hayır getirmez. “..vela tubtılü sadakatiküm bil meni vel’ eza..” ayeti “sadakalarınızı minnet ve eza ile başa kakarak geçersiz hale getirmeyin…” diye uyarıyor. Peygamberimiz(SAV) “bir dirhem yüz bin dirhemi geçmiştir,” buyurdular. Sahabe bu nasıl olur ya Rasulullah diye sordu. Efendimiz(SAV) “Birinin iki dirhemi vardı, en iyi olan birini verdi, öbürünün pek çok malı vardı. Yüz bin dirhemini sadaka olarak verdi” dedi.
Bakara Suresi 254. ayette Rabb’ımız, “Ey iman edenler, ne bir alışverişin ne bir dostluk ne de bir şefaat bulunmayan kıyamet günü gelip çatmadan önce size rızık olarak verdiğimiz nimetlerden Allah yolunda cömertçe sarf edin” buyuruyor. Ne verirsen elinle, o gider seninle, gerisi burada kalır. Sefası mirasçılara, hesabı ve cezası bırakıp gidene ait olur. Gerçek mülkün sahibi Allah olduğuna göre, mü’min devre mülke sahip olduğunu unutmamalı ahirete götürebilme çabasında olmalıdır. Allah bizleri pişman olanlardan eylemesin. Amin.
Derviş SAK