reklam
reklam

İSLAMDA ÇOCUK TERBİYESİ « nevsehir haber

20 Haziran 2025 - 05:46

İSLAMDA ÇOCUK TERBİYESİ

Son Güncelleme :

12 Mart 2022 - 11:25

reklam
İSLAMDA ÇOCUK TERBİYESİ
reklam

Allah bütün canlıların neslinin devamı kanuniyetine tabi kılmıştır. Yani her canlı ölmeden önce bir nesil, evlat bırakarak kendinden sonra cinsinin devamlılığını sağlamak ister. Bu iradi veya  gayri iradi olabilir. İnsanlarda evlat edinme isteği iradedir ama hayvanlarda ve bitkilerde gayrı iradidir. Olgunlaşan bir bitki çiçek açar, ölümü yaklaşınca da meyvesini olgunlaştırma çabasına düşer. Hayvanların üremeleri de fıtridir. Yüce Allah’ın nefislerine yüklediği çiftleşme arzusuyla nesillerin devamını sağlarlar.

İnsanlarda evlat edinme isteği fıtri olduğu gibi akli ve iradidir. Eşlerin sağlığına zarar verecek ve tehlikeli olacaksa evlat edinme isteğinden vazgeçebilirler. Hayati Bir tehlike yoksa evlat edinme isteği öne  geçer ve Rabbimizin takdiri ile çocuk sahibi olurlar. Allah Kur’an’da Zekeriya(AS)ı örnek olarak hatırlatıyor. Kendinden sonra varis olacak bir evladı olmadığı için bir erkek evlat diledi. “Zekeriya, Rabbi’ne dua etti , Rabbim bana katından temiz bir nesil (evlat) bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.” Dedi. (Ali İmran 38)  Allah Zekeriya’nın (AS) duasını kabul etti ve ona Yahya’yı verdi. İbrahim (AS) da eşi Hacer ile oğlu İsmail’i Hicaz bölgesine Allah’ın emri ile getirip bırakınca Sare annemiz ile yalnız kaldı . Allah onun mahzuniyetini gidermek için İshak’ı ve ondan da Yakup’u müjdeledi. İbrahim Aleyhisselam sık sık şu duayı yapardı:” Rabbim beni namaza devam eden bir kimse eyle, soyumdan da böyle kimseler yarat, Rabbimiz duamı kabul eyle.” (İbrahim 40) derdi.  Allah duasını kabul etti, Yakup’tan sonra da Yusuf’u verdi.

Dünya bir devre mülktür, içindekilerin tamamı insanlara Allah’ın fazlı kereminle yararlanması için verilmiş nimetlerdir ve hepsi de emanettir. Bu dünyadan göçüp giderken her şeyi burada bırakıp gidiyor, sadece iman ve amelini götürebiliyor. Öyleyse aile eş ve çocuklar da geçici dünya hayatının ziynetleridir ve bu dünyadan göçüp giderken geriye bırakacağımız Allah’ın emanetleridir. Emanetleri sahibi mutlak olan Allah’tan aldığımız gibi bu dünyadan göçerken de yine sahibine aynı safiyetle ve kusursuzca teslim edebilmek, ben insanım ben Müslümanım diyen herkesin şiarı olmalıdır. Emaneti zayi edene,  zarar verene kamil mümin denilemez.

Çocuklar ana baba elinde Allah’ın bir emanetidir. Onların saf ve temiz kalpleri birer cevherdir. Temiz toprak gibidir, ne  ekersen onu onun meyvesini alırsın. Hiç kimse darı ektiği topraktan pirinç bekleyemeyeceği gibi güzel eğitim vermediği çocuğundan güzel ahlak, salih amel bekleyemez. Onun çocuk safiyeti bozulmuştur. İsşte böyle bir tehlikeye dikkat çeken Yüce Rabbimiz o çocuk safiyetinin bozulmadan korunması için ana babayı uyarıyor ve Tahrim Suresi 6. ayette “Ey iman edenler, kendinizi ve aile efradınızı yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun.” Buyuruyor. Allah çocuklarımızı cehennem odunu olsunlar diye ihsan etmedi. Onları cehennem ateşinden korumak, dünya ateşinden, sıkıntılarından korumaktan önemlidir. Çünkü dünya hayatı kısa ve geçici, ahiret hayatı ebedi ve kalıcıdır.

Çocukları her türlü tehlikeden korumak, uzun soluklu bir eğitimi gerektirir. Onların ilk öğretmeni şüphesiz ana babalarıdır. Öncelikle ana babalar Allah ve Rasul’ününün istediği kıvamda eğitime sahip olmalıdır. Kendisi eğitimsiz, kaba saba, nefsin esiri olmuş ana baba çocuğuna iman ve güzel ahlak adına ne verebilir ki. “Kendisi muhtaç dede, kaldı ki gayrıya himmet ede.” demiş büyüklerimiz. Anne baba öncelikle çocuğunu helal lokma ile besleme titizliğinde olacak. Baba helal kazanacak, helal gıdalar alacak, anne abdestsiz süt emzirmemeye, besmelesiz mama yedirmeye dikkat edecek. Haramla beslenen çocuk haramzade olur.

Çocuk, dillenmeye başlayınca anne baba kelimesinden önce Allah Allah diyerek Rabbini telaffuz etmeli, açıktan kelime-i tevhid söyleyerek o temiz dimağına “ la ilahe illallah” sözünü yerleştirmeye gayret etmelidir. Fıtrat gereği çocuklar buna yatkındır. Siz onun yanında Allah Allah dedikçe çocuğun oturduğu yerde sallandığını görürsünüz. Onların yanında yalan, yemin, küfür, kaba söz ve davranışlarda bulunmamalıdır. Bu çocuk anlamaz dememelidir. Onlar boş kaset gibi kaydeder ve film gibi çekerler. Çocuk konuşmaya başlayınca ona “Kimin kulusun, kimin ümmetisin?” gibi kısa soru cevapla Allah ve Rasulünü tanıtmak gerekir. Günümüzde “Rabbim Allah’tır, peygamberim Muhammed’dir (AS), dinim İslam’dır” diyemeyenler küçüklükte bu eğitimi almayanlardır. Rahmetli anneannemizin bizlere şu soruları sorarak cevaplandırdığını hatırlıyorum. “Kimin kulusun, kimin ümmetisin, ne zamandan beri Müslümansın, Galü bela ne demektir, Elhamdülillahın manası nedir, Allah’ın varlığına ve birliğine delilin var mı, akli delilin nedir, nakli delilin nedir?” gibi sorular ve cevaplar hala belleğimizde yer etmiş mevcuttur. Onları rahmetle yad ediyorum.

Çocuğun ilk öğretmeni anne baba olduğu gibi yerine göre oyun arkadaşı hatta oyuncağı anne-babaları olmalıdır. Mümkün olduğu kadar çocuk, hayatını anne babası ile paylaşacak, dışarıdaki insanların insafına terk edilmeyecek. Sevgili Peygamberimiz (SAV) “Hepiniz çobansınız, güttüğünüzden sorumlusunuz.” Buyuruyor. Sürüsünü kurda kuşa kaptırana çoban denir mi? Çocukları anaokuluna vermek eğitimin bir parçası olarak devletçe teşvik ediliyor. Anne-babaya düşen görev hangi anaokulunda hangi programlar ağırlıklı, öğretmenin inancı, ahlakı, kültürü nasıl, çocuğumuza nasıl bir eğitim verebilecek diye araştırması ve seçim hakkını kullanması lazım. Ne yazık ki çoğu anaokullarında dini hassasiyet korunmamaktadır.

Çocukların kötü huy ve ahlak edilmesinde etkili olanlardan biri de kötü arkadaştır. Çocuklarımızın arkadaşlarını tanımak, zarar gelebilecek olanlardan çocuğu uzak tutmak ve iyi arkadaşları edinmesine yardımcı olmak ana babanın sorumluluğudur. Çocukları; sigara, alkol ve uyuşturucu illetine genellikle arkadaşları alıştırıyor. Ekran bağımlılığı (Televizyon, teknoloji ve internet bağımlılığı) da faydadan çok zarar veriyor. İçeriği belli olmayan programlar, çocukların ruh ve ahlak yapısını bozuyor.

Peygamber Efendimiz (SAV) “çocuğunuza 7 yaşında namazı, 10 yaşında orucu alıştırın.” derken küçük yaşta eğitimin önemine dikkat çekmiştir. “ Ağaç yaşken eğilir.” çocuklukta eğitimini almayan yaşlanınca eğitilemez ve onun dünya ve ahireti hüsran olur. Çocuğuna Allah ve Rasulünü sevdirmeyen; din, devlet, millet ve vatan şuuru veremeyen ana babalar evlatlarının manevi katilleridir.

Anne baba evde namazı kılacak ve çocuğa örnek olacak. Zaman zaman baba çocuğu camiye götürecek, cami ve cemaat adabını öğretecektir. Eğitim ve öğretimde teşvikle takdir metodu uygulanmalı ve çocuğun her güzel ve başarılı davranışı ödüllendirilmeli ki çocukta o davranış meleke haline gelsin. Ahmet bin Hanbel (ra)’e babası her bir hadis için belli bir para vererek hadis ezberlemeye teşvik edermiş. Belli bir zaman sonra hadis ezberlemekten öyle zevk almaya başlamış ki artık babası para vermese de o hadis öğrenmeye devam etmiş. Nihayet “El Müsned” adlı eserin sahibi olmuş. Küçük hediyeler gönülleri fetheder.

Bazı anne-babalar güya şefkat gösteriyormuşçasına çocuğu sabah namazına kaldırmıyor, üstelik üşümesin, uyanmasın diye üstünü örtüyor. Çocuğuna ne kadar büyük bir kötülük yaptığının farkında bile değil. Doktor, hastasını kurtarmak için bıçağın altına yatırıyor. Sen çocuğunu ebedi cehennem ateşinden kurtulmasını istemezmişsin gibi üstünü örtüp namaza kaldırmıyorsun. Bu nasıl merhamet? Kaldı ki evladına merhamet, kişinin kendine merhametidir.  Çünkü o çocuktan dolayı hesaba çekilecektir. Her nimet şükür ister, şükür edilmeyen nimet elden gider. Evlat nimeti de en büyük nimetlerdendir. Onun şükrü onun İslam terbiyesi ile yetiştirmektir. Peygamberimiz(SAV) “ Her doğan İslam fıtratı üzerine doğar, onu ana babası ya Yahudi ya Hıristiyan veya Mecusi yapar.” Diyor. Çocuğu korumak da bozmak da ana-babanın elindedir. Hiçbir ana babanın neme lazımcı, sorumsuz davranma lüksü yoktur. Bugün “Ben bilemiyorum, başaramıyorum” diye mazeret uyduran ana babalar, çocukluğunda ebeveyni tarafından ihmale uğrayanlardır. Bir çocuğun üstüne, hangi konularda ne kadar titrenmesi gerektiğini bilmeyenler evlat terbiyesinde yaya kalmışlardır. Çocuk terbiyesinde itidalli hareket edilmelidir. Ne şımartılmalı ne de ürkütüp kaçırılmalıdır. Fazla korku, çocuğun ana babasına karşı sevgisini azaltır, hatta kinlendirir bile. Aşırı düşkünlük de çocuğu şımartır ve söz dinlemez hale getirir.  Peygamberimiz evlatlarınızı üç hasletle terbiye edin: “1-Peygamber sevgisi 2- Ehlibeyt sevgisi 3- Kuran sevgisi ve kıraatı ile” buyuruyor.

Evde otoriter olacağım diye çocuğa söz hakkı vermemek doğru değildir. Ama yerli yersiz, uluorta konuşmasına da müsaade etmemelidir. Birden fazla çocuğu olan aileler bilmeli ki Allah hepsini ayrı renkte, ayrı şekilde, ayrı cinste yaratmıştır. Onların akıl, zeka, his ve duyguları da farklı farklıdır. Bu sebeple ana baba muhataplarının durumuna göre davranmalıdır. Mesela; ince ruhlu, hassas olana güler yüzlü ve nazik davranmalıdır. Bunlar leb demeden leblebiyi anlayacak kabiliyette oldukları için çok söyleyip bezdirmemelidir. Bazıları idrak noksanlığından dolayı anlayamaz, onlara şu işi şöyle yap veya şu işi asla yapma demek gerekir. İş bitinceye kadar da takibi gerekebilir. Bazıları bu tür sözden de anlamaz, tembel davranır, başkasının sırtına sarmaya çalışır. Onların menfaatlerini, harçlıklarını kısarak, baş başa konuşarak terbiye etmelidir. Allah korusun, bazıları da var ki ana babaya karşı terbiyesiz ve cüretkar davranır. Sözlerine karşı gelir, emirlerini tutmaz, ana babaya el kaldıracak kadar da ileri gidebilirler. Bunları başkalarının yanında rencide etmemeli ancak  baş başa konuşulmalı gerekirse gözü korkutulmalıdır. Ziya Paşa’nın “Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir, tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Sözüne göre kaba kuvvetten korkanlar için başka çare yoktur, bunların sayısı pek azdır.

Çocuğa kimseden para almamasını, başkalarının eşyasını izinsiz kullanmamasını tembih etmelidir. Aksine arkadaşlarına yardımcı olmaya, onlarla paylaşmaya ve cömertliğe alıştırmalıdır. Aç gözlü ve tamahkar değil kanaatkar yetiştirilmelidir. Büyüklerin önünden yürümemelerini ve onların sözlerini kesmemelerini, söz almadan izinsiz konuşmamalarını öğretilmelidir. “ At önüne it geçer gibi geçme.” atasözü bu gerçeği ifade eder. Özellikle ve özellikle bu anlatılan güzellikleri ana baba uyguluyor olmalı ki çocuğa yapılan ikazlar yerini bulsun. Aksi halde sözlerinin hiç bir tesiri olmayacaktır.  Saf suresi 2. ayette Allah’ımız “Niçin kendi yapmadıklarınızı başkalarına söylüyorsunuz? Sizin yapamayacaklarınızı başkalarına söylemeniz büyük günahtır .”diyor ve böylelerini kınıyor.  Konumuzu İbrahim Aleyhisselam’ın duası ile “Rabbena heblena min ezvacina va zürriyyatina kurrate ağyunin vecalna lilmüttegine imama.” (Furkan 74.)  “Ey Rabbimiz, bize göz aydınlığı olacak eşler ve zürriyetler (nesiller) bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl.” Amin.

Derviş SAK

reklam

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

reklam
reklam