ALLAH’IN YARDIMI MÜMİNLERLE
BERABERDİR.
Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum âyet-i kerimede Yüce Rabbimiz
şöyle buyuruyor: “Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye
kapılmayın. Eğer inanmışsanız üstün gelecek
olanlar sizlersiniz”1
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamberimiz
(s.a.s) şöyle buyuruyor: “Sizden her biriniz, öleceği
güne kadar Allah’a hüsn-i zan besleyerek ümitvar
olmaya devam etsin.”
2
Kardeşlerim!
İlk Müslümanların “zorluk yılları” adı verilen
dönemleri olmuştur. Öyle ki bu zorluk yıllarında
Mekkeli müşrikler, Müslümanları meşakkatle dolu
boykot yıllarını yaşamaya maruz bıraktılar. Onlara her
türlü kötülüğü reva gördüler. Allah’a ibadet etmekten
dahi alıkoydular. Sırf Allah’a olan imanlarından
dolayı işkenceler yaptılar, kimilerini şehit ettiler.
Fakat Rabbimiz, o zorlukları kendisine gönülden
teslim olmuş müminler için hep kolaylıklara
dönüştürdü. Bu zorlukların akabinde daima bir
kolaylığın, bir rahmetin geleceğini müjdeledi. Bu
hususu Rabbimiz “Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık
vardır.”3
âyet-i kerimesiyle bir kanun olarak insanın
hayatına yerleştirdi. Allah Resulü (s.a.s) de, ashabıyla
birlikte bütün bu zorlukların üstesinden geldi. Hicretle
beraber Müslümanlar cihanşümul bir medeniyetin
temelini attılar.
Aziz Müminler!
Bugün de hem millet olarak hem de İslam âlemi
olarak, Peygamberimiz ve onu tasdik eden ilk
müminlerin yaşadığı zorlukların benzerlerini
yaşıyoruz. Kötülük, her geçen gün etrafımızı ve bütün
insanlığı kuşatıyor. Bilhassa şiddet ve terörle
kalplerimize korku salınmaya, gücümüz
zayıflatılmaya çalışılıyor. Bu zorluk zamanlarında biz
müminlerin sakınması gereken en büyük tehlike ise
ümidin kaybedilmesidir. Tefrikaya düşülmesidir.
Birlik ve beraberliğin yitirilmesidir. Kardeşliğe sahip
çıkmaktan, mazluma umut olmaktan vazgeçilmesidir.
Kardeşlerim!
Bugün milletimize yöneltilen kötülüklerin üç
gayesi vardır. Birincisi, yüzyıllardır bu topraklarda
barış ve huzur içerisinde birlikte yaşayan aynı milletin
fertlerini birbirine düşürmektir, kardeşler topluluğunu
karşı karşıya getirmektir. Milletimizin arasına fitne ve
tefrika tohumları ekmektir. Lakin bunlar, beyhude
birer çabadır. Zira bizler Malazgirt’te, Çanakkale’de,
İstiklal Harbi’nde omuz omuza nice şehitler vererek
bu toprakları hep birlikte vatan kılmış bir milletiz. Biz
aynı ülkenin, aynı kültürün, aynı tarihin çocukları
olduğumuz gibi, aynı dinin, aynı kitabın, aynı
peygamberin müminleriyiz.
Bugün de kötülüklere, şiddet ve teröre karşı
milletçe verilecek en büyük cevap, birbirimize daha
fazla kenetlenmek, daha fazla sahip çıkmaktır.
Kardeşlik misakımızı yenilemektir. Kalplerimizin
arasına sokulmak istenen fitne ve fesada asla geçit
vermemektir.
Kıymetli Kardeşlerim!
Milletimizin karşı karşıya olduğu kötülüklerin
ikinci gayesi, bizleri umutsuzluğa sevk etmektir.
Millet olarak bizim dünyayla, hayatla bağımızı
koparmaktır. İnancımızı, bizi millet kılan
değerlerimizi, aidiyet duygumuzu, ümidimizi,
özgüvenimizi yok etmektir. Lakin bizler, ümitsizliği
haram ilan eden bir dinin mensuplarıyız. Şartlar ne
olursa olsun geleceğe dair umudunu asla kaybetmeyen
bir peygamberin ümmetiyiz.
Kardeşlerim!
İstiklal ve istikbalimizi hedef alan kötülüklerin
üçüncü gayesi, milletimizi yeryüzündeki mazlum,
mağdur ve mahrumların ümidi olmaktan çıkarmaktır.
Oysa bizler, Halep’teki masum yavruların, gönlü
yaralı kadınların, beli bükük yaşlıların umudu olmaya
devam etmeliyiz. Kaderine terkedilmiş Arakan’daki
mazlumların, yüzyıllarca sömürülmüş Afrika’daki
mahrumların ümidi olmaya devam etmeliyiz. Bizler
bu bilinçle kötüye karşı iyinin, batıla karşı hakkın,
zalime karşı mazlumun yanında durmaya devam
etmeliyiz.
Kardeşlerim!
Hutbemizi bitirirken dün sınırımızda milletimizi
şer ve kötülüklerden korumak için mücadele ederken
ölümsüzleşen aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet,
milletimize başsağlığı diliyorum. Rabbimiz, aziz
milletimize zeval vermesin. İstikbal ve istiklalimize
kast edenlere karşı bizlere güç, kuvvet ve metanet
ihsan eylesin. Bizleri yolunda sabit kılsın. İnkârcılara
karşı nusret ve inayetini, rahmet ve himayesini
bizlerden esirgemesin. Âmin