
NEVŞEHİR(TRENDHABER)- Türk Eğitim Sendikası tarafından yapılan basın açıklamasında öğretmenlerin son yaşanan ekonomik darboğaz sonrasında düşünceleri kamuoyu ile paylaşıldı.
Türk Eğitim Sen tarafından konuyla ilgili olarak yapılan basın açıklaması şöyle; “ TÜİKin YERSEN ENFLASYON Oranları Aylık %3.51, yıllık %21.31 şu halde bile Ocak ayında Yetkili Konfederasyon tarafından imzalanan zam oranlarının 2,5 katı enflasyon farkı alacağız. Bu bir utançtır. Enflasyon kadar zam sıfır zamdır. Hatta alım gücünün düşmesi ile birlikte eksi zamdır.
Hazine ve Maliye Bakanlığı yeniden değerleme oranlarını %36,2 olarak belirledi. Buna göre vatandaştan alınacak vergi, resim ve harçlar %36,2 oranında zamlanacak. Bir tarafta memur ve emeklilere %5+7 zam yapılırken diğer tarafta vergilerin %36,2 artması büyük bir tezat içeriyor.
Vergi öderken %36,2 zamla karşılaşıyoruz ama cebimize giren para sadece %5+7 artıyor. O da resmi olarak %20’lere dayanmış enflasyon kadar bile değil. Verirken cimri alırken bonkör olunca çalışanların bir cebine girmeden öbür cebinden fazlasıyla geri alınan zamlarla karşılaşıyoruz.
Dolayısıyla sürekli değer kaybeden memur maaşının, EĞİTİM ÇALIŞANLARININ MAAŞININ da yeniden değerlemeye ihtiyacı var. Bu noktadan bakınca kamu çalışanlarının gelirlerinin erimemesi için makul olan oranın en az yeniden değerleme oranı olan %36,2 olması gerekiyor. İşte bu yüzden biz, “Nimette de külfette de adalet” diyoruz. Bu adaletin sağlanması için derhal maaşlara 1000 TL seyyanen zam ve ayrıca %3 enflasyon zammının üzerine refah payı istiyoruz. Verdiğiniz 3.5 kuruşluk zamı alamadan vergiye gidiyor bu yüzden Vergi dilimlerinin de sabitlenmesi gerekmektedir.
Ekonomik koşulların sabit bir maaşla geçinen emek insanlarını derinden sarstığı bu günlerde EK ZAM zaruri değil hayatidir. Ülke ekonomisinin, yerli üretimin, işsizliğin tek çaresi de budur. Türk Eğitim Sen yaşadığı toprakların insanını tanıyan, dilinden anlayan, sorunlarına bilgiyle olduğu kadar şefkatle yaklaşan özgün bir sivil toplum kuruluşudur. Bundan dolayı diyoruz ki; Emeği ile geçinen MEMUR, EMEKLİ ve İŞÇİlerin enflasyon ve birincil tüketim malzemeleri karşısında bu duruma gelmemesi için TOPLU SÖZLEŞME GÖRÜŞMELERİ sırasındaki %3 refah payı ile 1000 TL seyyanen zammın, neden KIRMIZI ÇİZGİMİZ olduğu bugünlerde daha net ANLAŞILMIŞTIR.
EK ZAM TALEBİMİZDE ISRARCIYIZ! HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDEREK HAKKIMIZI ALACAĞIZ.
2021 Ekim ayı itibariyle son bir yılda 4 kişilik ailenin zorunlu harcamaları aylık 1.747,29 TL artmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan alınan Ekim 2021 fiyatlarına göre tek kişinin yoksulluk sınırı 4.514,13 TL, Dört kişilik bir ailenin asgari geçim haddi ise 9.373,14 TL olarak belirlenmiştir. TUİK Resmi Enflasyonun Aralık ayında açıklanan oranı %21.31 çıkmış, TUİK’e göre bile alım gücü iyice düşmüştür. Gerçek enflasyonu çarşı Pazar enflasyonunu hepimiz birlikte yaşıyoruz. Bugün bir defa da çay ve simite %20 zam yapılmış, 4 kişilik bir memur ailesi sadece çay ve simit yese aylık 1800 TL yapıyor. Bu çalışanın sağlık, ulaşım, barınma giyim eğitim masraflarını düşünün. Bu aile nasıl yaşayacaktır. Şeyh Edebali’nin nasihatı ile İnsanlara seslenenler şunu unutmasınlar; İnsanı yaşat ki devlet yaşasın! İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayacak ücret istemektedirler.
Tüm eğitim çalışanlarının maaşlarını öğretmen maaşı üzerinden örneklendirirsek çalışanların alım gücünün her geçen gün nasıl düştüğü apaçık ortadadır.
OECD ülkeleri ile kıyaslandığında da ülkemizde öğretmen maaşları çok düşüktür. Öğretmen maaşlarında OECD ortalaması 10 yıllık ilkokul öğretmeni için yıllık brüt 44 bin 871 dolar,15 yıllık ilkokul öğretmeni için yıllık brüt 48 bin 025 dolardır. Bu rakam satın alma gücü paritesine göre hesaplanmıştır. Cumhuriyetin ilk kuruluş yıllarında da bir öğretmen maaşı 25 cumhuriyet altını iken bugün 1 cumhuriyet altınına eş değerdir. 2000 yılında bir eğitim çalışanı maaşı ile 16 çeyrek altın alabiliyorken aynı Eğitim çalışanı bugün 4 çeyrek altını alamamaktadır. Öğretmen üzerinden değerlendirdiğimiz bu maaş oranları tüm çalışanlarda düşmüştür. Dolayısıyla alım gücünün giderek düştüğü, enflasyon rakamlarının ortada olduğu bu dönemde tüm öğretmenlerimize, eğitim çalışanlarına ve kamu çalışanlarına son bir yıldaki kayıpların telafisi için seyyanen zam derhal yapılmalı, refah payı maaşlarına eklenmelidir. Enflasyon karşısındaki kayıplar giderilmelidir.
Geride bıraktığımız bir yılda, bir memur ailesinin zorunlu temel giderlerinde 965 TL artış yaşanmıştır.
Bu itibarla, Türkiye Kamu Sen olarak, bir yıllık kayıplarımıza binaen EK ZAM talep ettik.
Sayın Cumhurbaşkanı tarafından öğretmenlerin kariyer planlamasına dair yapılan açıklamaya göre, uzman öğretmenlere 1.000 TL ödeneceği bildirildi.
Sadece bir kısım öğretmenlere yapılacak bu ödeme, kamu çalışanlarının ek zam talebinin karşılığı değildir!
Hükümet, eğitim çalışanları başta olmak üzere tüm kamu çalışanlarının ekonomik kayıplarının telafi edilmesi amacıyla gündeme getirdiğimiz EK ZAM talebimize kayıtsız kalmamalıdır. Biz hakkımızı istiyoruz.
Şimdi tekrar haykırıyoruz!!!
EK ZAM HEMEN ŞİMDİ…
REFAH PAYI HEMEN ŞİMDİ…
GÜNCELLEME İLE
1500 TL SEYYANEN ZAM HEMEN ŞİMDİ…
Buradan bu utanca sebep olan çalışanın yanında değil işverenin yanında saf tutanlara karşı tavır bellidir. Onu da Eğitim Çalışanlarının vicdanına bırakıyorum.
Kıymetli arkadaşlarım Ek zam taleplerimizi Türkiye Kamu Sen’e bağlı tüm sendikalarımızla ORTAK EYLEMLERLE önümüzdeki günlerde tekrar gündeme taşıyarak alanlardaki yerimizi alarak sonuç elde edinceye kadar hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz.
MESLEK KANUNU BÜTÇE GÖRÜŞMELERİNİN SONA ERMESİNİN HEMEN ARDINDAN TBMM’YE GETİRİLMELİDİR.
Meslek Kanunu’nun çıkarılacağı ilk olarak 23 Ekim 2018 tarihinde 2023 Eğitim Vizyonu Tanıtım Toplantısı’nda duyurulmuştu. Tam Meslek Kanunu unutuldu mu? diye sorarken 23 Kasım 2021 tarihinde Çalışmaları tamamlanan Meslek Kanunu’nu kısa sürede Meclisimizin takdirine sunulacağını öğrendik. Türk Eğitim-Sen olarak, mesleğin saygınlığını artıran ve mesleğin statüsünü sağlam bir zemine kavuşturacak bir meslek kanunu talebimizi yıllardır ortaya koyuyoruz. Bu doğrultuda Meslek Kanunu’nu desteklediğimizi ifade etmiştik. Tabi bu desteğimiz, devlet memuru olmamız hasebiyle sahip olduğumuz mevcut hak ve kazanımlarımızın baki kalması kaydıyla olacaktır. Öte yandan hazırlıkları tamamlandığı söylenen Meslek Kanunu’nun eğitimin paydaşlarıyla henüz paylaşılmamış olmasını da anlayabilmiş değiliz. Kapalı kapılar arkasında süreç yürütülmesini kabul etmiyoruz. Meslek Kanunu’nun bir an önce paydaşlar ve kamuoyu ile paylaşılması noktasında Bakanlık’tan bir an önce adım atmasını istiyor bir oldu bittinin karşısında duracağımızı ifade ediyoruz.
Ayrıca şu hususu da özellikle vurguluyoruz ki; eğitim çalışanları 23 Ekim 2018 tarihinden beri beklemektedir. Söz verildiği halde üç yılı aşkındır Meslek Kanunu ile ilgili somut bir adım atılmamış olması kabul edilemez bir durumdur. Bu durum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ciddiyetiyle bağdaşmamaktadır. Bundan dolayı bu konuda daha fazla gecikme yaşatılmamalı ve 2022 bütçe görüşmelerinin tamamlanmasıyla birlikte meslek kanunu TBMM gündemine getirilmeli ve derhal yasalaşmalıdır. Bu konuda TBMM’deki tüm partilerin katkısını beklediğimizi ifade ediyoruz.
Bu minvalde Meslek Kanunu’nda olmasını talep ettiğimiz hususlar özetle şu şekildedir:
–Halen öğretmenler kadrolu, sözleşmeli, ücretli olarak üç modelle istihdam edilmektedir. Aynı işi yapan öğretmenlerin farklı statüde istihdamı hem eğitimimize vurulan bir darbedir hem de öğretmenlik mesleğinin geleceğini zedelemektedir. Bu noktada eğitim-öğretim hizmetlerinde tek istihdam modeli kadrolu öğretmen olmalıdır, öğretmenlerimiz öğretmen odalarında bölük pörçük edilmemelidir.
–Öğretmen atamaları KPSS puan üstünlüğüne göre, mülakat yapılmadan gerçekleştirilmelidir.
–Kariyer basamakları; 10 yıl öğretmenlik yapan UZMAN ÖĞRETMEN, 20 yıl öğretmenlik yapan BAŞÖĞRETMEN olarak düzenlenmeli ve kesinlikle sınavsız olmalıdır. Çünkü öğretmenlik sadece “Bilme” değil, “Bildiğini aktarma” mesleğidir ve bundan dolayı kariyer basamaklarında tek ölçüt, tecrübe yani hizmet yılı olmalıdır. Bu sürelere adaylık dönemi, askerlik süreleri, dershane ve özel okullarda geçirilen süreler dahil edilmelidir.
–Eğitim kurumlarına müdür ve müdür yardımcısı olarak atanacaklar sadece yazılı sınavla belirlenmelidir. Yazılı sınavla idareci olup, önceki yıllarda görevi bırakan idarecilere de tekraren hak verilmelidir. Yazılı sınav kazanarak atanmış olmak şartıyla atanmış olan okul müdürleri, eğitim öğretim hizmetleri sınıfında kalmak kaydıyla kadrolu olarak görev yapmalıdır.
-Okul idarecilerinin de öğretmenlerde olduğu gibi idareci olarak, iller arası tayin istemelerinin sağlanması için düzenlemeler yapılmalıdır.
–Başarı, üstün başarı belgeleri objektif kriterler belirlenerek uygulamaya geçmelidir.
–Mevcut ek ders saat ücretleri eğitim hizmetlerinin onuruna yakışır düzeyde değildir. Ek ders ücretleri %100 artırılarak öğretmelerin rahat bir nefes almaları sağlanmalıdır. Bu oran Destekleme ve Yetiştirme Kurs ücretlerine de aynı oranda yansıtılmalıdır.
-Tüm Eğitim çalışanlarının vergi dilimi %15’te sabitlenmelidir.
–Performans değerlendirmesi gibi öğretmenlerin çalışma azmini olumsuz etkileyecek sübjektif bir değerlendirme kesinlikle olmamalarıdır.
–Müdür, Müdür Başyardımcısı ve Müdür Yardımcısı olarak görev yapanların aylık karşılığı ve isteğe bağlı ek ders ücreti karşılığında derse girme zorunluluğu kaldırılmalıdır.
–Tüm öğretmenlerin aylık karşılığı ders saati 15 saat olmalıdır.
–Öğretim yılına hazırlık ödeneği ayrımsız bir şekilde tüm eğitim çalışanlarına verilecek şekilde düzenlenmelidir.
-657 sayılı DMK’nın Eğitim Çalışanlarını ilgilendiren bütün hükümleri bu kanun içerisinde yer almalı, Eğitim Çalışanlarının her türlü istihdam, özlük, ödeme, disiplin, terfi, izin, atama iş ve işlemleri Meslek Kanunu içinde yer almalıdır.
Anayasa ve DMK’nın iş güvencesi ile hükümleri kanun metninde mutlaka yer almalıdır.
Elverişsiz koşulların hâkim olduğu bölgelerde görev yapan öğretmenlere brüt bir asgari ücret ile brüt iki asgari ücret arasında Zorunlu Hizmet Tazminatı ödenmelidir.
Eğitim Fakültelerinin kontenjanları MEB tarafından belirlenmesi, belirlenen kontenjanlardan mezun olanların MEB tarafından istihdam zorunluluğu kanun kapsamında yer almalıdır.
Anadolu Öğretmen Liselerinin tekrar açılması için düzenleme yapılmalıdır.
Öğretmenliğe atananların AKS (Adaylık Kaldırma Sınavı) tabi tutulmaması için düzenleme yapılmalıdır. AKS kaldırılmalıdır.
İl ve İlçe milli eğitim müdürleri, Milli Eğitim Müdür Yardımcıları ve Şube Müdürlerinin seçilmesi, yer değiştirmesi ve atanma usulleri ve illerdeki görev süreleri kanunla düzenlenmelidir.
Nöbet ücretleri meslek kanununda düzenlenmeli, tutulan her bir nöbetin ücreti en az 6 saat olmak üzere verilmelidir. Nöbet isteğe bağlı olarak verilmeli ve kaç nöbet tutulursa tutulsun ücreti alınmalıdır.
-Eğitim çalışanlarının şiddete maruz kalmaları durumuna göre önleyici tedbirler ve caydırıcı müeyyideleri içeren düzenlemeler mutlaka Meslek Kanunu ile belirlenmelidir.
3600 ek gösterge konusu mutlaka Meslek Kanunu ile düzenlenmelidir.
-Öğretmenlerin aile birliğinin sağlanamaması büyük bir sorundur. Yetersiz kontenjanlardan dolayı binlerce çocuk ana babasıyla birlikte yaşama, kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkından mahrum bırakılmaktadır. Üstelik Anayasa’nın 41’inci maddesi “Aile, Türk toplumunun temelidir ve eşler arasında eşitliğe dayanır. Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar” der. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığı, hem Anayasa gereği hem de insani bir gereklilik olarak aile birliğini sağlamalı ve meslek kanunuyla güvence altına alınmalıdır.
– Bakanlığa bağlı tüm kurumlarda, öğretmenlerin atama ve nakil düzenlemeleri ile ehliyet ve liyakati esas alan yönetici atama sistemi mutlaka Meslek Kanunu’nda yer almalıdır. Böylelikle sürekli değiştirilen yönetmeliklerle sistemin içinden çıkılamaz duruma getirilmesi engellenmiş olacak, yazılı sınav başarısına göre adalet zemininde yürütülen atama süreçleriyle kişisel inisiyatifler sonlandırılmış olacaktır.
Ümit ediyoruz ki, Meslek Kanunu ile birlikte, mesleğimizin muhatap olduğu mevzuat parçalı olmaktan kurtarılacaktır.
Daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi; Türk Eğitim Sen olarak, mesleğin statüsü sağlam ve yasal bir zemine kavuşturacak, öğretmenlik mesleğinin saygınlığını artıracak tedbir ve düzenlemeleri hayata geçirecek olan Meslek Kanunu’nu destekliyoruz. Ancak, mevcut hak ve kazanımlarımızı riske atacak gelişmelere karşı da gereken her türlü hukuki ve demokratik hakkımız kullanacağımızdan kimsenin şüphesi olmasın.