
NEVŞEHİR(TRENDHABER)-Dünyanın en zengin şehirlerinden biri olmasına rağmen, sahip olduğu birçok alandaki zenginliğini çağın gerektirdiği bilgi birikimi ile değerlendiremeyen belki de dünyanın en dar gelirli şehirlerinden biri haline geliyor Nevşehir. Barındırdığımız zengin maden kaynakları, turizm havzamızın muhteşem dev potansiyelini, belki de dünyanın en büyük sera alanlarına sahip olunabilecek arazilerine sahip olmamıza karşın atanmışlar ve seçilmişlerin bu birikimi bugüne kadar istenilen düzeyde kullanmayı asla ve asla akıl etmeyecek gündelik işlerle uğraş verilen bir şehrin adı Nevşehir.Böylesine ekonomik anlamda da pastası tahminlerin de ötesinde büyük olmasına karşın yoksulluğun,fakirliğin ve garibanlığın yıllar yılı hüküm sürdüğü garip bir Anadolu şehrinden de bugüne kadar zerrece ileri gidemeyen varlığın içerisinde adeta sefaletin sürdüğü bir dünya markası olabilecekken, dünyanın en arka ama en arka şehirlerinden biri bu şehir.
Mesleğimiz gereği içerisinde yaşadığımız bu toplumun sahip olduğu tahminlerin ekonomik verilerle bile izah edilemeyeceği bir büyük zenginliği istenilen düzeyde değerlendiremediğimizi yıllar yılı içimiz burkularak izleriz. Önümüze çıkan siyasetçiye bu birikimi aktarmaya kalkarız, ancak ana değer OY üzerine kurulu olduğu için sesimiz,ruhumuz ve ifademiz asla kabul görmez siyaset aleminde.
Evet tüm özümüzle,ruhumuzla ifade ediyoruz ki, Nevşehir sahip olduğu değerlerle inanın İSTANBUL’a bile ekonomik anlamda fark atabilecek zengin rezervlerle bezeli.
Alın size örnekler. Önce yer altı kaynaklarımızla başlayalım. Acıgöl ilçemiz zengin PERLİT madeni ile dolu. Bu madenin çağın gerektirdiği normlarda elde edilmesi,ekonomik anlamda kullanılabilirliğinin etkin şekilde sağlanması yönünde var mı bir gayret. ? Siz sevgili okurlarımızın vicdanına bırakıyorum.
Uzağa gitmeye gerek yok.PONZA madeni. 30 u aşkın sektörde oldukça etkin bir kullanım alanına sahip. Biz sadece bunun inşaat alanında yıllar yılı üretim yapıyoruz. Ponzanın ana madde olarak kullanılabileceği diğer sektörler,bunların ekonomik olarak işletilmesi,fabrikalaşması,üretim,istihdam. Düşünebiliyor musunuz elde edebileceğimiz istihdam potansiyelini,Hele hele ekonomik sıkıntının yaşandığı bu günlerde,önümüzü açabilecek değerlerini.? Ponza ürününün sanayisini 1984 yılından beri etkin hale getirememişiz. Biz sadece ponza taşı ihraç ediyoruz, Avrupa’da ponza madenini farklı şekilde işliyor, özellikli ürünlerini bize EURO cinsinden kat be kat üzeri fiyatlarıyla bu topluma satıyor, bizlerde mecburen bunları alıp kullanıyoruz, peki biz niye yapamıyoruz.? Bunları yapınca Cenab-ı Hak günah hanemiz galiba sonsuz kere günah yazacağından mı korkuyoruz ?
Alın size ÇAT beldesi. Günümüzden 1600 yıl öncesinde Roma döneminde tüf kayalara oyulu vadilerdeki oyukların yapımı ile başlayan güvercin üretimi 1970 li yılların ikinci yarısına kadar devam ediyor. Çat güvercinleri ve güvercinlikleri ile haklı bir üne sahip. Hadi gelin sayın yöneticiler, vekiller ve seçilmişler . Kurun burada KAPADOKYA ÇAT GÜVERCİN ÜRETİCİLERİ BİRLİĞİ’ni, Fırınasma ve Çat Vadilerindeki binlerce güvercinlikte yine binlerce güvercin üretin, İstihdam oluşturup bir yanda güvercin yetiştirirken diğer yanda da güvercin gübresini toplayın,bir atölyede bunları tarım alanında gübre olarak kullanımı için teknolojiyi geliştirin.Sonrasında vekin benim çiftçime gübre olarak kullansın. Aman benim de dediğim şeye bakın ya. Vekillerim seçilmişlerim ne yapsın güvercin üretimini, ne yapsınlar b.u güvercinlikleri HAZİNE den alıp oluşturulabilecek bir BİRLİĞE tahsisini ve buradan elde edilecek gübreleri. Bu millet pastırır parayı alır kimyasal gübreleri,topraklarına saçarlar sonrasında toprak kanserdir veya başka bir şekilde ekilen ürünü üretemez hale gelir, bizlerde ürünleri yurt dışından ithal ederek günümüze gün katarız. Ne gerek var değil mi sayın Vekillerimiz. ‘”Oooo hacı amcam, sakalını seveyim, nasılsın, iyimisin canım amcam, canım dedem’ diyerek halkla birlik ve beraberlik içerisinde olduğunu gösterir birkaç cep telefonu ile fotoğraf çekerek bunu twetter de paylaşıp ‘Bakın bakın ben halkın içindeyim” mesajı vermek var ken,. Kim uğraş verecek ekonomik verimliliğin artırılması, tarımsal alanda doğallığa ve belki de 50 yıl sonra tarımda öze dönüşümü hızlandırabilecek gayretli çalışmaya. Ne gerek var,öyle değil mi) . Asla ve asla öyle değil sayın vekiller.
Durun ya daha bitmedi.Dedik ya bu şehir tahminlerin ötesinde zengin. Benim de bunları alt alta koyarak ispat etme hükümlülüğüm var.
Kozaklı,Türkiye’nin önemli termal sağlık turizm merkezlerinden,gurur duyuyoruz gerçekten.1990 lı yıllarda bu ilçenin Ürgüp ekonomisini katlayacağını bir çok dostumla paylaşmıştım ve gerçekten de halen ilçede yaşayan vatandaşlardan çok yatak kapasitesine sahip termal sağlık merkezleri yapıldı. Güzelde oluyor. Gelin bu değerli sıcaklığı SERA alanları oluşturarak zenginleştirelim. ‘Su yok su,hedeflenen düzeyde su kalmadı’ diyebileceğinizi çok iyi biliyorum. Sera alanı için zaten sizden bir tek gram bile sıcak su istemiyor ki SERA bölgesi oluşumu. Bizle kafa buluyorsun demeyin lütfen muhterem vekiller. Bir yanda su çıkacak amma yeniden ifade ediyorum bir tek gramı bile dışarı ile temas halinde olmayan borular yardımıyla sera alanlarında dolaştırılarak özellikle EKİM-MAYIS döneminde sıkı bir ısınma yapılacak.Ve çıkarttığımız bu suyun hemen yakınlarından da kullandığımız bu suyu yeniden yeraltına pompalayacağız,yani kayıp yok. Topaklı ve Kalaba girişlerinden alınacak su 2-3 milyon metrekarelik düz bir alanda sera işletmelerinin ısıtılmasında kullanılacak. En az 5 bin metre karelik sera alanları. Hatta yapabiliyorsanız benim KIRŞEHİR,KAYSERİ VE YOZGAT’a sınır köylerimin içftçilerini de içine alabilecek bir büyük potansiyelde sera bölgeleri. Binlerce hümşehrimiz istihdam sağlayabilir,İstanbul’da millet 7 liraya,8 liraya domates yemesin kardeşim. Evet bunları ifade ediyoruz, ama yine bizimkilerde yıllar ıylı ses seda yok. Bu işler olmaz canım. Ne gerek var böyle dev tarımsal çalışmalara. Sonrasında tarım sos veriyor. Haa unutmadan söyleyeyim, Çat’da güvercinlerimizin gübrelerini bu sera alanlarında da kullanabilirsiniz.
Acıgöl, dünyanın karayoluna en yakın KRATER gölüne sahip bir merkez.Güney Dağı Krater gölünde 1968 yılına kadar sularla kaplı olduğu ve hatta camızların yüzdüğü söylenir dilden dile. Şahitleri de var elbette Hatta yıllar önce bir gazeteci arkadaşımızda buranın sularla kaplı olduğu fotoğrafı bile vardı.Ama bu göl günümüzde kupkuru.Bir yanda dünyanın karayoluna en yakın krater gölüne hem sahip olacaksın, ama bundan turizm yönünde yararlanamayacaksın. Tam NEVŞEHİR7i özetliyor sanki mübarek göl.. Hadi bu alanı canlandıralım, yeniden eski günlerine dönsün. Olmaz canım. Ne gerek var, bölgede su falan yok. Eeee ne yapacağız? .Yapacağımız ve yıllar yılı da yaptığımız tek ama tek şey, bu gölün hemen arkasında karayolu yapımında kullanılan önemli bir toprak var,bu toprağı çeke çeke bitiremedik. Yahu yakınlardan bir yerden su çıkartılsa,belki bir ay belki 3 ay boyunca buraya verilse bu göl yeniden eski günlerine kavuşsa ne olur.? Bu gölün bu durumu üzerine onlarca yüzlerce tur araçlarının ve yerli ziyaretçi grupları burayı ziyaret eder. Böyle olduğunda büyük bir turizm potansiyelinin oluşabileceği ve Acıgöl ilçesinin de artık turizm ile tam anlamıyla tanışarak önemli bir ekonomik güç elde edebileceği oldukça açık.
Ama olmaz canım.
Alın size son bir örnek daha .Bölgemizde onlarca turistik el sanatları ürünlerinin satışının yapıldığı merkez var. Ürün satışı yapanlar ise satışa sundukları ürünlerin çanak çömlek ürünleri hariç , tamamını Nevşehir dışından getirtiyor.Niye getirsin kardeşim.? İnanıyorum bazı ürünlerde ithal,yani yurt dışından geliyor. Benim şehrim insanı bunları üretemez mi? Bundan ekonomik fayda sağlayamaz mı? Biz yapalım, biz satalım. En az 500 kadın ve erkeğimiz buradan ekmek yer.Belki de daha fazla
Bu düşünceleri yıllar yılı her kademede paylaştım ifade ettim. Sonuç, elde var SIFIR. Yani tahminlerin ötesinde zengin bir birikime sahip bir şehirde yaşıyorsunuz, ama PAÇALARDAN GARİBANLIĞIN,YOKSULLUĞUN AKTIĞI BİR ŞEHİRE DÖNÜŞTÜĞÜNÜ gözlemliyorsunuz
Biliyorum çok ama çok uzun oldu.
Eeee oldukça uzun bir ekonomik getiriye sahip bir şehrin de yazısı biraz uzun oluyor.