reklam
reklam

İSLAMDA AİLE « nevsehir haber

30 Eylül 2025 - 23:59

İSLAMDA AİLE

Son Güncelleme :

03 Mart 2022 - 9:34

reklam
İSLAMDA AİLE
reklam

Kan ve nikah bağları ile birbirine bağlanan fertlerin oluşturduğu en küçük sosyal topluluğa aile denir. Aileler yalnızca eşler ve çocuklardan ibaret olan çekirdek aile ya da anne, baba, çocuklar, dede, nine, amca, hala, dayı, teyzeden oluşan geniş aile olur. Ayrıca aileler, birinci derecede sorumluluk alanlara göre pederşahi ( ataerkil ) veya maderşahi ( anaerkil ) aile olabilir. Bir üçüncü aile yapısı da erkeğin evli olduğu tek eşliliğe göre monogami, birden çok eş ile evliliğine göre de poligami aile diye adlandırılır. Yakın akrabalar kendi aralarında evliliği şart koşarsa buna endogami aile yapısı dendiği gibi yakın akraba evliliğini yasaklayan ve dışardan evliliği şart koşan aile yapısına da egzogami aile yapısı denilir.

Adı ne olursa olsun aileler toplumun en küçük yapı taşlarıdır. Aileler kendi içinde mutlu ve huzurlu ise mutlu toplulukları meydana getirirler. Aile fertleri kendi aralarında uyumsuz yok huzursuzlarsa onların oluşturduğu topluluklar da huzursuzdur. Peygamber terbiyesi ve yetişen Asrı Saadet toplumu ile cahiliye araplarının oluşturduğu toplum bu iddiamızın ispatıdır.

Yahudilikte aile sosyal bir topluluk olduğu kadar aynı zamanda dini bir topluluktur. Aile fertlerine geleneksel ibadeti öğretmek ve uygulatmak babanın sorumluluğundadır. Kurban taktimi ve Fısıh bayramı evde babanın idaresinde ifa edilir. Evde ruhani otoite babadır. Yahudi kültürünün yaşatılması için evlenmek zorunludur. Bekar kalmak günahtır. Yahudi olmayanlarla evlenmek hoş görülmez. Erkek kadının ailesine muhar denilen bir para verir. Kadın bu paraya sahip olamaz. Babası isterse bu parayla çeyiz alabilir. Kadının mirastan hakkı yoktur. Kadın, erkeğin malı, eşyası gibidir. Bizde bazı bölgelerde uygulanan başlık parası ve anne babanın mirastan kız çocuklarına miras vermeme yanlışı Yahudilerle iç içe komşular olarak yaşadığımız için onlardan geçen bir adet midir diye sormadan edemiyoruz. İslam’a aykırı bu yanlış bizim toplumumuza başka yerden gelemez.

Hristiyanlıkta da, aile dini bir kurumdur. İsa Mesih kilisesinin başı olduğu gibi baba da ailenin başıdır. Kadın, kocasına rabbine tabi olduğu gibi tabi olmak zorundadır. Bu düşüncenin kaynağı Adem ile Havvadır. Yahudilikteki gibi kadın bir mal değildir. Hristiyanlıkta boşanma haramdır. İkinci eş alanlar zinakar sayılır. Tek eşlilik esastır.

Cahiliye Araplarında aile, mensup olduğu kabilenin bir parçasıdır. Müstakil bir aile birimi yoktur. Ataerkil aile yapısı olduğu için akrabalık bağları erkek tarafından gözetilir, ana tarafında gözetilmez. Kız çocuğu utanılacak birşeydir, onun için diri diri kumlara gömülerek öldürüldüğü olmuştur. 10 eşe kadar çok evlilik vardı. Nikahsız yaşama ya da mut’a nikahı ile muvakkat bir zaman için evlenilebilirdi. Nikahı makt denilen üvey anneyle evlenme de olabiliyordu. Yakın akraba evliliği (endogami ) en çok uygulanan idi.

İslam’da aile yapısı her türlü aşırılık ve yanlıştan uzaktır. Aile dini bir kurum değilse dinin teşvik ettiği bir kurumdur çünkü fertlerin huzur bulduğu bir sıcak ortam, neslin devamını sağlayan sevgi ocağı, kişileri pek çok günahtan koruyan emin bir yuvadır. Rum Suresi 21. ayette Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Kaynaşmanız için size kendi cinsinden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi O’nun varlığının delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.”

İslam aile yapısı da ataerkildir ancak atanın çocuklar ve ailenin diğer fertleri üzerinde tasarruf hakkı sınırlıdır. Mal ve can konusunda onların zararına olabilecek bir yetkiye sahip değildir. Hanımı hakkında da durum aynıdır. Hristiyanlık ve Yahudilikteki gibi kadın, Adem’i cennetten çıkaran ilk suçlu olarak görülmez. Adem (AS)ı yanıltan Havva anamız değil şeytandır. Kadın kocasının karşısında inanç, düşünce ve ameli salih konusunda bağımsız olduğu gibi ekonomik yönden de bağımsızdır. Mirasta hak sahibidir, mal varlıkları kocasından bağımsızdır. Nisa 7. Ayette: “Ana, baba ve akrabaların miras olarak bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır. Ana, baba ve akrabalarına miras olarak bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Allah, bırakılan malların azından da çoğundan da bunları farz kılmıştır.” Buyurulur. “Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi kadınların da erkekler üzerinde hakları vardır. Ancak erkekler için kadınlar üzerinde bir üstünlük payı (aile reisliği) görevi vardır.” (Bakara 228).

İslam belli bir dereceye kadar kan, süt ve sıhri hısımlar ile evlenme yasağı koyar (muharremat) ama bu tam bir egzogami değildir. Aile içi evlilik mecburiyeti yoktur. Mal bölünmesin diye az da olsa yapılan bu evlilikler sonunda hüsrana sebep olabiliyor. Bunun sebebi mal ihtirasıdır.

İslam’da kadınlar ancak Mümin erkeklerle evlenebilirler. Gayrimüslim, Atesist, inkarcı bir erkekle evlenemezler. Erkekler de Mümin kadınlar veya ehli kitap kadınlarla evlenebilirler. Müşrik, ateist kadınlarla evlenemezler. Eğer evlendikten sonra kadın ve erkek inkara sapar ve dinden çıkarsa nikahları düşer ve aile yapısı yıkılır. Tevbe edip İslam’a dönmedikçe tekrar evlenemezler. Üvey anne ile evlenmek İslam’da haramdır. İslam’da evlenen çiftlerden erkek kadına “mehir” verir. Bu “muhar” ve “kalın” gibi bir şey değildir. Kadının şeref payesidir ve onun öz malıdır. Kadın istemedikçe o mehri kimse elinden alamaz ve kullanamaz. Kendisi gönül hoşluğu ile verir ve harcarsa o müstesnadır. Mehir bazılarının zannettiği gibi bir satış bedeli değildir, kadın da satılık mal değildir. İslam’da mehirin amacı kadına iktisadi bir güç kazandırmak ve boşanmayı, suistimalini önlemektir. Boşanma, Hristiyanlık’ta olduğu gibi tamamen yasaklanmış değildir. Yahudilik’teki gibi tamamen de serbest bırakılmamıştır. Zaruret hallerinde boşanma meşrudur ama en küçük suistimali haramdır. İslam’da asıl olan tek eşliliktir. Ancak zaruretler halinde 4 eşliliğe kadar ruhsat verilmiştir. Nisa Suresi 3. Ayette: “Şayet adaleti gözetme gözetmekten korkarsanız o zaman bir eşle veya cariyenizle yetinin, doğru yoldan ayrılmamanız için bu daha elverişlidir.” buyurulmuştur.

İslam’da evlatlık edinmek caiz değildir. Bunun sebebi büluğa gelen çocukla evlatlık alan erkek ve kadın arasında mahremiyet meydana geldiği ve mirastan da hak sahibi olamayışıdır. Evlat sahibi olma isteği neslin devamı açısından fıtridir. İlk eşinden evlat sahibi olamayan erkek, ikinci bir kadınla evlenebilir. Savaşların yıkıcı neticesinde erkeklerini kaybeden kadınlar; aç, açık, korunmaya muhtaç hale düşerlerse onların canlarını, ırz ve namuslarını, varsa çocuklarını korumak amacıyla ikinci eş almak caiz olur. Bu bir ruhsattır istismarı haramdır.

Müslüman bir ailenin niteliklerini şöyle sıralamak mümkündür.

  • Aile meşru nikah temeline dayanır. Eşler, Allah adına birbirlerine sahip olurlar ve söz verirler. Aile sadece nefsi arzuların şehevi isteklerin tatmin ortamı değildir. Nikahsız birliktelikler haramdır.
  • Aile fertleri sağlam bir inanca ve güzel amellere sahip olmalıdır. Anne-baba ve çocuklar arasında inanç ayrılığı olursa o ailede huzur olmaz çünkü inanç düşüncenin düşünce de amelin ( davranışların ) itici gücüdür. İnanç birliği yoksa her kafadan bir ses çıkar, aile disiplini biter. Ayrıca bu inanç, fert ve toplumlara huzur bahşeden Hak inanç ( Ehli sünnet ) olmalıdır. Arızalı, sapkın inanç sahipleri huzur bulamazlar. Ancak Hak imandır ki ameli salih işlenmesini gerekli kılar.
  • Ana-baba ve çocuklar arasında karşılıklı saygı ve sevgi esastır. Eşler birbirlerine saygılı olurlarsa çocuklar da onlardan görerek saygı ve sevgi öğrenir ve içlerine sindirirler. Anne ve baba, çocukları Allah’ın emaneti ve en kıymetli bir hediyesi bilir, onların üzerine şefkat ve merhamet kanatlarını gererlerse çocuklar da anne babayı velinimet, varlıklarının sebebi bilerek müteşekkir olurlar. Saygı ve hürmette kusur etmemeye özen gösterirler. Ailede huzur böyle temin edilir.
  • İslam aile yapısında muaşeret kuralları ihmal edilemez. Önce aile içi güzel davranış esastır. Anne-baba eve girerken birbirlerine selam verip hal hatır sorar, bir yere giderken “Allah’a ısmarladık” diyene “Selametle git” şeklinde uğurlama yapılır. Sofrada büyüklerden önce başlanmaz hatta mümkünse bütün aile fertleri sofraya oturmadan yemek yenilmez. Komşular ve dostlarla görüşmelerde de bu sevgi, saygı kurallarına riayet edilir. Peygamberimiz (SAV) “İnsanlarla geçinmeyen ve kendisi ile geçinilemeyende hayır yoktur.” demiştir.
  • Aile fertleri zamanın icabı olan bilgi, beceri ve görgü ile donatılmalıdır. Hz. Ali (RA) diyor ki: “Çocuklarınızı kendi yaşayacakları çağa göre yetiştirin, sizin çağınıza göre değil.” Aksi halde çocuklar, çalışma ortamında başarısız olurlar ya da teknolojinin fısıldadığı yıkıcı telkinlere karşı kendilerini koruyamazlar. Çağımız teknoloji çağı olduğu gibi imanı kurtarma mücadelesi çağıdır da. Manen evlatlarını kaybeden aileler hüsran içindedirler.
  • Aile içinde eve giriş çıkışlarda edebe riayet edilmelidir. Allah’ımız Bakara Suresi 189’da “…iyilik evlere arkalarından girmeniz değildir… iyilik takva sahibi insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin…” buyuruyor. Cahiliye insanı bir seferden dönerken dönüşü geceye denk getirir ve evine kapıdan değil de arka duvardan veya pencereden girerdi. Bu hane halkını rahatsız ettiği için Rabbimiz bu durumu reddederek edep öğretiyor. Günümüzde apartman hayatı yaşanıyor, komşularla rahatsız edecek derecede zile basmak, kapı çalmak, merdivenlerde yüksek sesle konuşarak gürültü kirliliği yapmak günahtır. “Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi siz de başkalarına yapmayın.” bu peygamber tavsiyesi ve peygamber ahlakıdır.

İslam aile yapısında ailenin iaşe, ibate ve vikaye görevi sorumluluğu babaya aittir. Aileyi yiyecek, giyecek, yatıp kalkacak yer, dış etkilerden zararlardan koruma görevi babanın sırtına yüklenmiştir. Anne ve çocuklar haram ve günaha düşmemek şartıyla babaya yardımcı olabilirler. Belli ölçülerde nimetleri ve külfeti paylaşabilirler. Koca, sorumluluk almadan evin geçimini hanımın üzerine yıkamaz. Adeta dış işleri ve maliye bakanlığı babanın, içişleri ve iktisat bakanlığı annenin üzerindedir. Kadının tarlada, ticarette kocasıyla beraber çalışıp kazanması meşrudur ama bunu zorlanamaz. Kapitalist dünyada kadın en ağır işlerde fiziki gücü dikkate alınmadan, hiç bir ayrım yapılmadan erkekler gibi çalıştırılıyor, evin işleri de kadının omuzuna yüklendiğinden kadınlar eziliyor, yıpranıyor. Yorulan, yıpranan, ezilen kadın anne olmaktan korkuyor ve doğum yapmamanın çarelerini arıyor. Bu da kadın asli vasfını kaybetmesine, maddi ve manevi yıpranmasına sebep oluyor. Bu durum sürdürülebilir olmadığı için boşanmalara, ailevi yıkımlara sebep oluyor. Kimse gücünün üstündeki bir hayattan sorumlu tutulmamalıdır. İslam kadını eve hapis etmez ama böyle bir yıkama da fırsat vermez.

Ailesine ve çocuklarının eğitimine özen gösteren mümine anneler için Efendimiz (SAV): “Cennet anaların ayakları altındadır.” diyerek anneleri övmüştür. Yine (SAV) “Herhangi bir kadının kocası, kendisinden memnun olduğu halde ölürse o kadın cennete girer.” diyerek aile saadetinin yollarından birini göstermiş oluyor. Allah’ımız da Nisa Suresi 19. “ ve aşiruhunne bil mağruf.” (Kadınlara iyilikle muamele ediniz.) buyuruyor. Evlerini kocası ve çocukları için cennete çeviren kadın ne mübarek kadındır. Evlerini eşi ve çocukları için cehenneme çeviren kadınlar da ne kötüdür, onun varacağı yer şüphesiz cehennem ateşidir. Rabbim yuvalarımızı cennet bahçesine çeviren eşlerden bizleri mahrum etmesin. Amin.

Derviş SAK

reklam

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.

reklam
reklam